12 Mayıs 2013 Pazar

ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ

ANLATIMA HAZIRLIK

1)ANLATIM  Herhangi bir konu üzerinde konuşurken veya bir konu üzerine yazarken, belli bir gayeyi gerçekleştirmek isteriz. Bu gaye, bizi dinlemekte veya okumakta olanlara bilgi vermek, onlarında bizim gibi düşünmelerini, belli bir olay içinde yaşamalarını sağlamak olabilir. Duygu ve düşüncelerimizi maksadına uygun olarak dil ve anlatım kuralları içerisinde ifade etmeye “anlatım” denir.

2)ANLATIMA HAZIRLIK
“Ancak yazıya geçmiş düşüncenin değeri vardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan, rüzgârın alıp götürdüğü bir saatlik hayâllerden başka bir şey değildir.” (Emile Zola)

Neyi, niçin ve nasıl anlatmak gerektiği üzerinde düşünmeden konuşmak ve yazmak tutarlı olmaz. Kişi hem konuşurken hem de yazarken düşünerek hareket etmek zorundadır. Aksi halde konudan uzaklaşabilir, amacının dışına çıkabilir ve konuyla anlatım biçimi birbirine ters düşebilir. Bu da sözlü ve yazılı anlatımdaki başarıyı engeller.

Herhangi bir anlatımı gerçekleştirmek için hazırlık aşamasında bilgi toplamak, deneyimlerimizi topladığımız bilgilerle zenginleştirmek, düşüncelerimizi gruplandırmak, anlatım için seçilecek türün okuyucu ve dinleyici üzerindeki etkisini belirlemek gerekir.

Anlatıma hazırlık aşamasında bilgi toplamak için okumalı, araştırmalı, not almalı, özet çıkarmalı ve mümkünse gözlem yapmalıyız.

Araştırılan konuyla ilgili her türlü kitap, dergi, gazete, ansiklopedi kaynak olarak kullanılabilir. Bu kaynaklardan sadece araştırılan konuyla ilgili bilgiler alınır ve bu bilgilerin alındığı kaynaklar dipnot olarak belirtilir. Bu dipnotlar da araştırılan konu yazı olarak ifade edilirken alıntı yapılan yerleri belirtmek için kullanılır.

Anlatıma kalkışmadan önce şu üç sorunun cevaplarının farkında olmalıyız:
Neyi anlatacağız?
Niçin anlatacağız?
Nasıl anlatacağız?
Unutulmamalıdır ki bir anlatımda bireysel zevk ve anlayışlar anlatımı hazırlamada etkendir. Çünkü kişi yazacağı veya konuşacağı konuyu kendi zevk ve anlayışına göre

DİPNOT KOYMA: Yazıda geçen herhangi bir söz ya da sözcükle ilgili olarak sayfa altına konan aydınlatıcı, ek bilgiler içeren ya da kaynak belirten açıklamaya dipnot denir. Yazımızı yazarken kendi birikimlerimizle birlikte başka kaynaklardan da yararlanırız. Bu kaynakları sayfaların altında dipnot olarak belirtiriz. Bu dipnotlar, yazının rastgele değil, kaynaklardan yararlanarak bir emek sonucu hazırlandığını gösterir.

DİPNOT KOYMANIN AMAÇLARI:


  • Yazıda savunulan görüş ve düşüncelerin doğrulunu desteklemek,
  • Bilgilerin kaynağını göstererek, yazanın katkısını ortaya koymak,
  • Bilgilerin doğruluk ve güvenirliği ile ilgili olarak okuyucuya deneyim imkânı vermek,
  • İlgili konularda yazmak isteyenlere başvuru imkânı sağlamak.

    METİNDE YAPI:Her yazı kendi düzeni, teması ve ifade biçimiyle kendi içinde anlamı olan organik bir birliktir.

    Metinde yer alan kelimeler, kelime grupları ve cümleler anlatım bütünlüğünün oluşmasını sağlayan öğelerdir. Bu öğeler anlamlı bir bütün olarak paragrafları oluşturmuş ve paragraflar da metinde anlamlı bir bütün sağlayacak şekilde bir araya getirilmiştir.

    Seçilen sözcükler, kullanılan ifadeler, hedef kitleye ve metnin yazılış amacına uygun olmak durumundadır. Toplanan bilgiler ve kişisel deneyimler de yine hedef kitleye ve metnin yazılış amacına göre düzenlenmelidir.

    Metinlerde özelden genele gidilebileceği gibi genelden özele de gidilebilir. Ancak tutarlı bir sıra ve derecelendirmenin bulunması gerekir. Ana düşünce etrafında birleşen yardımcı düşünce, bilgi, deneyim ve örnekler  sebep-sonuç ilişkisine göre düzenlenmelidir.
    GÖZLEM: Ayrıntıları fark etmeyi sağlar. İyi bir gözlemci olan yazar, bu ayrıntıları okuyucuya da hissettirir.

    Gözlemlerin etkin olduğu anlatımlarda görsel öğeler öne çıkarılarak betimlemeler yapılır, akla ve düşünceye hitap eden anlatımlarda ise açıklamalı ve tartışmacı bir anlatım yapılır.

    ÖZET ÇIKARMA: Bir yazıyı ya da yapıtı anlamını yitirmeden belli bir oranda daraltıp küçültmeye denir.

    Özetleme, okunan bir yapıtın bellekte rastgele kalan ayrıntıları olmadığı gibi, yapıtın kimi yerlerinden gelişigüzel alınmış cümleler topluluğu da değildir. Özetleme önemliyi önemsizden alıp özetleme işidir.

    NOT:Anlatıma hazırlık aşamasında bilgi toplamak, deneyimlerimizi topladığımız bilgilerle zenginleştirmek, düşüncelerimizi gruplandırmak, anlatım türünün okuyucu ve dinleyici üzerindeki etkisini belirlemek gerekir. Bilgi toplamak için okumak, araştırmak, not almak, özet çıkarmak, alıntı yapmak gerekir.

    ANLATIMDA TEMA VE KONU



    KONU

    Bir metinde üzerinde söz söylenen, yazı yazılan duygu, düşünce, olay veya durumlara konu denir. Konu bir yazının temelini oluşturur. Bu açıdan her şey yazının konusu olabilir. Çünkü hangi duygu, düşünce, olay veya olguyu anlatırsa anlatsın her yazının bir konusu vardır. Yazar, konudan hareketle okura vermek istediği mesajı ele alır. Dolayısıyla konu, yazarın esas anlatmak istediği düşünceyi (ana düşünce) vermek için yararlandığı bir araçtır.

    KONU TÜRLERİ

    Yukarıda konunun çok geniş olduğunu, her şeyin konunun sınırlan içinde değerlendirilebileceğini söylemiştik. Tam bir sınıflandırma olmasa da konuları somut ve soyut konular, bireysel ve toplumsal konular, ulusal ve evrensel konular, bilim, sanat ve kültürle ilgili konular diye sınıflayabiliriz.
    Dış dünyayı görme, işitme, koklama gibi duyularımız aracılığı ile algılarız. İşte bu duyularımızla algılayabildiğimiz konular somut, algılayamadığımız konularsa soyuttur. “Çevre kirliliği, okuma oranları, ülkemizde çiftçilik” gibi konular somut; “sevgi, özlem, gurbet” gibi konular soyuttur.
    Yazarın işlediği konu, bir kişiyi ilgilendirebildiği gibi toplumu veya toplumun çoğunluğunu ilgilendirebilir. “Matematiğin zayıf olması, yükseklik korkusu” bireysel bir durumdur. Ancak “plansız şehirleşme, eğitim sorunları” vb. konular toplumu ilgilendirir. Bunun yanında bir ulusu veya bütün insanlığı ilgilendiren konular da bir yazıda ele alınabilir. “Türk dilinin gelişimi” Türk ulusunu ilgilendiren bir konudur. Ancak “çevre kirliliği” insanlığın ortak sorunudur. Dolayısıyla birincisi ulusal, ikincisi evrensel bir konudur.

    KONUYU SINIRLANDIRMA

    Bir metin oluşturmak için önce konuyu belirlemek gerekir. Konu belirlendikten sonra ana çizgileriyle sınırlandırılmalıdır. Konunun sınırlandırılması o konuyu dağınıklıktan, belirsizlikten kurtarır. Yazının başarısını artırır, söylenen sözlerin, ortaya konan düşüncelerin daha derli toplu verilmesine olanak sağlar. Böylece konu dışına çıkmalar, konuyu gereksiz yere uzatmalar da ortadan kalkmış olur.
    Yazar, konuyu içerdiği düşünceye göre sınırlandırabilir. Okur kitlesinin özelliklerine göre sınırlandırabilir. Yine yazının türüne, yazıda kullanacağı anlatım yoluna göre de sınırlandırabilir. Örneğin bir yazının konusunun “roman” olduğunu düşünelim. Bu çok geniş bir konudur. Yazar bu konuyu “Türk romanı”, “Türk romanında Batılılaşma”, “Türk romanında etkilenilen akımlar,” “Halit Ziya nın Türk romanındaki yeri” şeklinde sınırlandırabilir. Konu, işlenen düşünce bakımından olduğu kadar bakış açısı, işlenen duygular, zaman hatta kişiler bakımından da sınırlandırılabilir.

    KONU SEÇİLİRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

    Yazarın üzerine söz söylediği varlık veya kavramlar konuyu oluşturur. Konuyu seçerken bazı özelliklere dikkat edilmesi gerekir. Bunun için önce hakkında bilgi sahibi olunan bir konu seçilmelidir ve bu konuyla ilgili malzemeler toplanmalıdır. Konu, yazının kapsamına göre sınırlandırılmalıdır. Bunun yanında konuya uygun bir anlatım belirlenmelidir. Son olarak da konudan hareketle verilmek istenen ana düşünce ortaya konmalıdır.

    KONUNUN BAKIŞ AÇISINI BELİRTME

    Bir konuyu anlatmak kadar o konunun bakış açısını belirlemek de önemlidir. Çünkü bakış açısı sınırlandırılan yazılar, okur üzerinde istenen etkiyi uyandırır. Yoksa bakış açısındaki belirsizlik, yazıyı başarısız hâle getirebilir. Konu, farklı bakış açılarıyla ele alınabilir. Bunlar somut bakış açısı, soyut bakış açısı ve öznel bakış açısı olmak üzere temelde üçe ayrılır. Somut bakış açısında konu, beş duyudan hareketle işlenir. Bu bakış açısında işlenenleri somutlaştırma söz konusudur. Böylece yazar, anlatılanların daha kolay anlaşılmasını sağlayacaktır.
    Soyut bakış açısında konu, zihinsel yönden ele alınır. Bu bakış açısında yazar, mantıksal yollara başvurur, akıl ve mantığa dayalı açıklamalar yapar. Öznel bakış açısında kişisel değerlendirmeler ağır basar. Yazarın olay ve olgulara bakışında kişisel düşünceleri, kendi beğenileri hâkimdir. Bilimsel yazılar, ansiklopediler, ders kitapları somut; öykü, roman, deneme gibi yazı türleri soyut ve öznel bakış açısıyla yazılabilir.

    TEMA

    Konuyu oluşturan öğelerden yararlanılarak okura aktarılmaya çalışılan temel duygu veya anlamlara tema denir. Bir sanat eserine, bir metne hâkim olan, o eserde işlenen görüşe dE tema denir.
    Tema ile konu birbiriyle karıştırılmaktadır. Tema, bir yazıda işlenen görüş veya düşüncedir. Konu ise bir yazıda temanın sınırlandırılması, daha somut hâle getirilmesidir. Öyleyse bir metin veya yazıda tema genel, konu ise temaya göre daha özeldir. Tema soyut bir düşünce, konu ise bu soyut düşüncenin daraltılarak somut hâle getirilmesidir. Örneğin “sevgi, ölüm, ayrılık…” birer temadır. Bu somut kavram ya da düşünceler metinde somutlaştırıldığında konuyu oluşturur, konu hâline gelir. Örneğin “Sevginin toplum yaşamındaki yeri, ölüm duygusunun Türk şiirindeki yansımaları” birer konudur.

    BAŞLIK

    Bir yazının adına başlık denir. Bir yazıya başlık konabildiği gibi, bir paragrafa da konabilir. Bir yazının başlığı gelişigüzel konmaz. Başlık, yazıyla ilgili olmalıdır. Başlık, parçada anlatılanları kapsayıcı nitelik taşımalıdır. Başlık, konunun dışına çıkmamalı, konuyu tam olarak içine almalıdır. Konunun özeti niteliğindeki başlık, iki ya da üç sözcükten oluşmalıdır. Başlık konudan hareketle bulunduğundan öncelikle paragrafın konusunun yani paragrafta anlatılanların belirlenmesi gerekir.

    ANA DÜŞÜNCE

    Metinden hareketle okura verilmek istenen temel düşünceye ana düşünce denir. Ana düşünce, yazıda açıklanacak olan temel yargıdır. O metnin yazılış amacıdır. Konu genel, ana düşünce ise özeldir. Yazar bir konudan söz eder ama onun bu konudan söz etmesinin temelinde o konuyla ilgili bir ana düşünceye ulaşmak, okura bu düşünceyi ulaştırmak amacı vardır. Çünkü yazar, konudan hareketle ana düşünceye ulaşır. Ana düşünce, konudan hareketle vurgulanmak istenen düşünce olduğundan bu düşünceyi bulmak için Bu parçada asıl anlatılmak istenen nedir?” sorusunu sormalıyız. Bu soru, parçadaki ana düşüncenin bulunmasını kolaylaştıracaktır.

    ANLATIMDA SINIRLANDIRMA

    İletimde iletiyi gönderene gönderici iletiyi alana alıcı, iletiyi gönderme şekline kanal iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam, alıcının verdiği cevaba dönüt denir.Yazıda sözü edilen kavrama konu denir. Konu sınırlandırılmassa yazı yazmak güçleşir. Yazılı anlatımın yapılabilmesi için düşüncelerin anlatış amacına ve yazarın tavrına göre sınırlanması gerekir. Yazıya başlarken önce hangi konu hakkında yazı yazılacağı sonra yazının amacı yani ana fikiri belirlenir. Yazının sınırları bu amaca göre daraltılır. Daha sonra ise konuya ve amaca uygun bir anlatım biçimi belirlenir. Yazının başlığıda buna bağlı olarak konur. Anlatımda sınırlandırma iletişimde yer alan ögelerin imkanlarıyla yapılır. Soyut temalar bağlam, kişi, zaman, ifade ve anlatma biçimi gibi yollarla somut hale getirilir.

    ANLATIMIN VE ANLATICININ AMACI

    Sanatçının kendi ifade tarzına duyuş ve düşünüşteki farklılığına üslup: yazının yazılış amacına ise ana düşüncedenir. Yazı ana düşünceye göre şekillenir. Her yazının bir amacı vardır. Makale bir bilgiyi aktarır, Şiir duyguları yansıtır. Yazının amacı bilgi aktarmaktır. Şairin amacı ise duyguları dile getirmektir. Yazar veya şair iletişim ögelerinin görevlerine göre anlatımın amacını belirler. Örneğin " Su 2 Hidrojen 1 Oksijenden oluşur. Maddenin 3 halinden biridir."  Bu cümleler alıcıya bilgi vermek için kullanılmıştır. Bu nedenle üslup bildirmelidir. Sözcükler terim anlamıyla, dil ise göndergesel işleviyle kullanılır, aktarmayı amaçlar bu nedenle üslup sanatsaldır. Burada sözcükler mecaz anlamıyla dil ise şiirsel işleviyle kullanılır. Felsefi metinlerde ise anlatıcının amacına göre dil kavram ağırlıklıdır. Bu bağlamda dil iletişimin en etkili ögesidir.
    ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI

    Her anlatıcı ; mizacı, aldığı eğitim, yaşadığı çevre , toplumsal konumu gereği farklı birikime ve bakış açısına sahiptir. Bu nedenle aynı varlık kavram ya da olay farklı anlatıcılar için farklı anlamlar taşıyabiliyor. Çünkü her anlatıcı her şeye aynı açıdan bakma anlatıcının tavrı 2 unsurla açıklanabilir.

    1) Olay durum ve nesnelere bakış açısı anlatıcının anlatım (ifade) tarzı.
    Anlatıcı iletisini sunarken öznel yada nesnel tavır takınır. Anlatıcının bu tavrını anlatımın konusu ve anlatımın muhatap olduğu kitle belirler. Anlatıcı soyut yada somut özellikler içerebilir. Anlatıcı kendine göre bir yaklaşım belirler ve anlatımın özelliklerini buna göre belirler. Sözlü yahut yazılı iletişimde anlatıcıyla anlatılan obje veya husus arasındaki ilişki anlatımı etkiler. Çünkü bunlar anlatıcının dışındaki unsurlardır.

    ÖZNEL ANLATIM:Nesnelerin, olayların, durumların, kişilerin onlara yüklediği nitelikler ve anlamlar kişilerin bakış açısına göre değişir. Bireysel görüş ve değerlendirmeleri içeren anlatımlar özneldir. Bir anlatıcı ; olay, durum, kişi, yada nesneyi kendi özelliklerinden yola çıkarak değil, onların anlatıcıda uyandırdığı duygu, düşünce ve hayallerden yola çıkarak anlattığında öznel anlatımı kullanmış olur. Öznel anlatımda yorum vardır.

    NESNEL ANLATIM: Nesnelerin, olayların, durumların kendine özgü belli nitelikleri vardır. Bunlar anlatandan anlatana göre değişmez. Bunların gerçekliği, evrensel, değişmeyen deneylerle kanıtlanan gerçekliklerdir. Bilgiler anlatımlar nesnel anlatımlardır. Nesnel taşıyan , kişisel duygu ve düşünce içermeyen yargılara yer verilir.

    DOĞRUDAN ANLATIM:Bir anlatımda anlatıcının  gözlemlerini algıladıklarını  ve deneyimlerini araya baika birini katmadan ifade etmesidir. Doğrudan anlatımlar bir sözün değiştirilmeden söylendiği gibi  aklatarıldığı cümlelerdir. Sözü aktarılan kişinin anlatımında hiç bir değişiklik yapılmaz. Doğrudan anlatımın kullanıldığı metinlerde tek anlam vardır. Muhatapi amaç ve mesaj açıktır. Doğrudan anlatımda örneklendirme, ispatlama, kanıtlama, açıklama tesvir ve tahlil yöntemleri kullanılır.

    DOLAYLI ANLATIM:Başkalarına ait görüş ve sözlerin anlatıcının ağzından ifade edilmesidir. Bu anlatımın anlatıcının başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek için başvurduğu anlatımdır.

    SOYUT ANLATIM:Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayamadığımız ama varlığına inandığımız kavramlara soyut kavramlar denir. Daha çok yazarın anlatıcının kişisel kanaatlerinin yoğun olarak kullanıldığı anlatımlarda soyut kavramlara daha çok yer verilir. Sanatsal gayenin ön plana tutulması görülür bu anlatımlarda daha çok. Felsefi , kişisel görüşlerin yer aldığı metinlerde sıkça karşılaşırız. Anlatıcının başkalarından işittiği anlatımda soyut anlatım özelliği gösterir.

    SOMUT ANLATIM:Beş duyu organımızdan herhangi  biri  ile algılayabildiğimiz kavramlar  somut kavramlardır. Anlatıcının gördüklerini duyduklarını duyuları ile algılayabildiklerini aktardığı kavramlardır. Duyularımıza bağlı olarak verilen konular somut ifadeler ile ele alınır. Örneğin mevsimler konusu duyulara hitap eden kavramlara yer verdiği için konuda somut bir şekilde ele alınır. Daha çok bilimsel içerikli ifadelerin olduğu metinlerde kullanılır.

    ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ

    Anlatımda dilin kurallarına uymak gerekir. Anlatımın kendi içinde farklı yöntemleri vardır. Anlatım kişiliğin bir göstergesidir. Çünkü her anlatıcı kendine özgü bir dil kullanır.


    İYİ BİR ANLATIMDA BULUNMASI GEREKENLER:
    Anlatım açık ve net olmalıdır.
    Dilin kurallarına uygun olmalıdır.
    Karmaşık ve anlaşılması güç cümlelerden kaçınılmalıdır.
    Dil sade, gösterişsiz ve süssüz olmalıdır.

    ANLATIMDA AÇIKLIK:
    Anlatılacak halin ve olayın betimlenecek görünüşün, sezginin, dile getirilecek duygunun ve düşüncenin açık ve net bir şekilde belirmesidir. Anlatımın açık olabilmesi için virgülün kullanım yerine dikkat edilmelidir.
    Gerekli yerlerde tamlayan kullanılmalıdır.
    Yanlış karşılaştırmalar yapılmamalıdır.
    Kelimeler anlamlarına ve dilin kurallarına uygun kullanılmalıdır.

    ALTIMDA AKICILIK:
    Sözlü veya yazılı ifadenin hiç bir engele uğramadan akıp gitmesi ses akışını bozan söylenmesi güç seslere yer verilmemesi ve gereksiz söz tekrarlarından kaçınılmasıdır.

    ANLATIMDA DURULUK:
    Kelime ve cümle düzeyinde gereksiz ifadelere yer verilmemesi karmaşık cümle yapılarından kaçınılması gerekli yerlerde deyim ve terimlerin kullanılmaması ile oluşan bir anlatımdır. Kısaca duruluk gereksiz kelime, kelime grubu ve eklere yer verilmemesidir.

    ANLATIMDA YALINLIK:
    Metnin ve dil ifadesinin sade, gösterişsiz olması kullanılmayan söz ve söz öbeklerine yer verilmemesi söylenmek istenilenin kısa ve kesin ifadelere aktarılmasıdır

    ANLATIMIN OLUŞUMU


    Anlatım şiir ve düzyazı olmak üzere ikiye ayrılır. İster şiir ister düzyazı olsun bir metnin oluşumunda o metni oluşturan parçaların dil bilgisi kurallarına, akla ve mantığa uygun olması gerekir. Buna metnin bağlaşıklık ve bağdaşıklık ilkelerine uyumlu olması da diyebiliriz.

    BAĞLAŞIKLI metindeki dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uygun olarak yan yana getirilmesidir. Buna dil bağlantısı da diyebiliriz.
    BAĞDAŞIKLIK dil öğelerinin ifade ettiği durumlar arasındaki anlam bağıntısıdır. Buna tutarlılık da denir. Öyleyse cümle, paragraf ve metinler bağlaşıklık ve bağdaşıklık ilkelerine uyumlu olarak oluşturulmalıdır. Bir metinde bağlaşıklık ve bağdaşıklık ilkelerine uyulması bağdaştırma, bağlam ve hâlin gereği gibi kavramların daha iyi bilinmesine bağlıdır.
    BAĞDAŞTIRMA sözcüklerin yeni bir anlam ifade etmek için yan yana getirilmesidir. Bağdaştırmalar dilde yaygın olarak kullanılan ifadelerle oluşturulursa buna ALAŞILMIŞ BAĞDAŞTIRMA birbiriyle uyuşmayan kelimelerle yapılırsa buna da ALAŞILMAMIŞ BAĞDAŞTIRMA denir. Yaygın olarak kullanılan “sıcak havalar, kara gözler, dilsiz insanlar” gibi günlük dilde kullanılan sözler alışılmış bağdaştırmadır. Günlük dilde kullanılmayan “yitik düşler, hayal demeti, dilsiz taşlar, korkunun sıcak nefesi” gibi sözler alışılmamış bağdaştırmadır.
    BAĞDAŞTIRMA bir cümle veya metinde söz ve söz öbeklerinin bulunduğu yere göre anlam kazanmasıdır.
    “Çocuğun kara saçları dikkatimi çekti.” cümlesinde “kara” sözcüğü “renk” anlamında, “Kara günümüzde yanımızda o vardı sadece.” cümlesinde “kara” sözcüğü “kötü, sıkıntılı” anlamı kazanmıştır. İşte bu, bağlamdır.

    ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI

    ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM
    BETİMLEYİCİ ANLATIM
    ÖĞRETİCİ ANLATIM
    AÇIKLAYICI ANLATIM
    KANITLAYICI ANLATIM
    TARTIŞMACI ANLATIM
    COŞKU VE HEYECANA BAĞLI ANLATIM
    DESTANSI ANLATIM
    DÜŞSEL ANLATIM
    MİZAHİ ANLATIM
    EMREDİCİ ANLATIM
    SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIM
    GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder